Işık hızı, evrenimizin temel taşlarından biridir. Albert Einstein’ın izafiyet teorisi, ışık hızının sabit olduğunu öne sürer, yani herhangi bir gözlemci için ışık her zaman aynı hızda hareket eder. Bu, zaman ve mekânın doğası hakkında önemli sonuçlar içerir. Öncelikle, ışık hızının sabit olması, zamanı da etkiler. Bir gözlemcinin hızı arttıkça, zamanı daha yavaş geçirir. Bu genellikle “zamanın genişlemesi” olarak adlandırılır. Yani, bir gözlemci, hareket ederken zamanın daha yavaş ilerlediğini hisseder. Bu, özellikle neredeyse ışık hızına ulaşanlar için önemlidir. Ayrıca, ışık hızının sabit olması, uzayda seyahat eden nesnelerin uzay ve zamanı nasıl etkilediğini belirler. Örneğin, bir nesne ışık hızına yaklaştıkça, zamanın genişlemesi ve uzunlukların kısalması gibi etkiler daha belirgin hale gelir. Bu nedenle, uzay araçları hızlandıkça, zaman ve mekânın değişmesini hesaba katmak zorundadırlar. Evrenin kendisi de ışık hızıyla ilgilidir. Evrenin genişlemesi, ışık hızının da bir üst sınır olduğu anlamına gelir. Bu nedenle, bir gözlemci, bir nesnenin uzaydaki mesafesinin ışık hızından daha yüksek bir hızda arttığını gözlemleyemez. Bu etki, evrendeki en uzak galaksilerin bizden daha hızlı bir şekilde uzaklaşmaya başladığı bir noktada, bizim için gözlemlenemez hale geldi. Bu, evrenin genişlemesinin nasıl çalıştığını anlamak için önemlidir. Sonuç olarak, ışık hızı ve onun genel etkileri, evreni anlamamız için kritik önem taşır. Bu etkiler Dünya’da gezginler için çok önemli değilse de, uzay yolculukları ve evrenin daha büyük ölçekli anlamı için büyük önem taşırlar.